Arnavut kaldırımları sonbaharda daha mı güzel?

Metrodan inmeden arkadaşımla konuştuk bayaca. O akşam yaşadığımız şey aslında hiçte birşey değil sanırım sadece kendimi fazla bunaltıyorum. Özenmiyorum yada istemiyorum o site gibi yerlerde oturmayı yaşamayı diye düşündüm. O metrodan indikten sonra.

Sonrasında çok düşündüm metroya geçerken keşke yanımda bir kitap olsa açsam okusam dedim. Kitaba sığınmak istedim son zamanlarda çok yaptığım şey bu sanırım. Canım sorumluluklardan kaçmak istediğinde yada bunaldığımı hissettiğimde kitaplara sığınmak. Ne zaman ders çalışmak istemesem dur şu bölümü, şu on sayfayı daha okuyayım da öyle çalışırım diyip kaçıyorum.

O an farkettim ki çantamdaki tek kitap ders kitabı yani ya test çözecektim yada öyle aptal aptal takılıp gidecektim metro boyunca gideceğim yere bunları düşünürken zihnim, ağzımda birden bire dualar dolandığını hissettim kendimce önceden gelen öğretilerim nedeniyle olsa gerek sıkışınca kendinden daha üstün bir varlığa sığınma ihtiyacı hissetmiştim sanırım. Her neyse yanımda o aptal ders kitaplarından başka bişey yoktu ve yol boyunca aptal aptal takılacaktım.

Telefonu çıkarıp yüklü olan o üç-beş oyundan birini oynuyorum hep ona girdim. Bi iki kez oynadım baktım oda sarmıyor; oturdum ve metroyu bekledim sadece. Metroda sonuncusuydu zaten 00:00 metrosu; duraktakileri inceleyeyim dedim bir kaçı işten çıkmış çoğu yada hepsi çok yorgun insanları inceledim. Daha sonra solumdaki kolonun arkasındaki bankta oturan sevişken çifti ve onun yanındaki usturuplu çift ve aralarındaki kızı gördüm. Onlarda da enteresan bişey yoktu buda çok sıkıcı olmaya başlamıştı ki metronun demirden oluşan o tekerleklerinin demirden oluşan raylara sürtme bize doğru yaklaşma sesi uzaktan gelmeye başladı. Tam derin bir oh çekip sevinmiştim ki; farkına vardım aslında sevinilecek bişey yoktu halimde.

Hala kafamdaki karamsar noktayı atamamıştım. İnsanların hiç bir anatomik farklılık yada hiç bir yeteneği olmamasına rağmen diğerlerinden üstünmüşçesine o kadar rahat ve lüks içinde yaşaması bu düşünce kafamdan uzaklaştıramadığım bişeydi. Sırf zengin doğdun diye zengin ölmek zorundamısın kardeşim nasıl yani ya hayır tabiki dimi istersen hepsini bi güzel yiyip fakir hatta donsuz bile ölebilirsin.

Ama biz orta direkler yada fakirler öylemi biz geldiğimizde bile kıçımızda donumuz olup olmadığından emin değildik, şuan giyebilceğimiz donumuz için şükrediyoruz ve gelecekte giyebilceğimiz donumuz olacak mı ondan bile emin değiliz. Çok sinir bozucu bir durum bilinmezlikler deryası.

Şuan en özendiğim hayat tarzı bir ege sahilinde kasabanın birinde kendi domatesimi yetiştirmek değil bunu her insanın isterse yapabileceği bir sistem oluşturabilmek tek hayalim. Hatta bununda ötesinde insanların ülke sınırlarını aşması ve bazı şeylerin bu alışılagelmiş yüzyıllardır salakça uygulanan uluslararası bir aptallık sisteminden çıkması şuanki hayalim.

Neyse konumuza dönelim ben metrodan inmek için hareketlendiğim sırada sevişken çiftte bir devinim yoktu halen devam ediyorlardı aynı durumda takılmaya çocuk gözlerini kapatmış kızsa başını onun alnına yaslayıp çekip birşeyler söylüyordu. -Sürekli birşey yada bişey diye değiştirdiğimin farkındayım. Bu yazılar sadece bir tür stres atma bir anlatıyı birileriyle paylaşma derdi olduğundan olan şeyler bunlar. Ticari amacı olsa bende kesme işareti, virgül, nokta kullanıp uzun devrik cümleler yazmazdım.- Tamda indiğim durakta inecekmiş meğer sevişken çift arkamdan ayağa kalkıverdiler çaprazımda oturdukları koltuklardan, ben indim peşimden onlar yürüyen merdiveni hedef edindimki onlar birbirine dönüp sarılırlar bende böylece onların mıç mıç seslerinden çok uzaklaşmış çoktan gitmiş olurum diye düşündüm gideceğim yere.

Ancak pekte düşündüğüm gibi olmadı merdivenler bitti ben turnikeleri geçtim ve evet sanırım ulaşmak üzereydim hedefime yoktular peşimde taki ben metroda hep utana sıkıla ilerlediğim asansörü görene kadar hedeflediğim gibiydi herşey artık onlardan çok uzaktaydım.

Tabiki utanmıyorum asansöre bindiğim için bu metrolar tam anlamıyla saçma bir şekilde yapıldığından hiç utanmıyorum. Yerin altından yüz kırk metre yukarı çıkmak için yürüyen merdivenler kullanıp üç kere başladığım noktaya yürümeyeceğim tabiki. Haklıyım yani asansör hakkımdır engellenemez! Ancak şu noktada bir fark var eğer yaşlı veya engelli biri varsa her zaman öncelik onundur bu konuda sağduyulu davranıyorum her zaman.

Asansöre doğru baktım ve önünün günün normal vakitlerinde asla olmayacak şekilde bomboş olduğunu gördüm. Aklımdan yetişebilirlermi diye düşündüm aklımdaki o aptal tilki onlar hiç yürümemiştir hem asansör aşağıdaysa çoktan binmiş kapıyı kapatmış olursun yürümüş olsalar bile fikirini ortaya attı bende ilerledim ve sürpriiiiiizzz asansör yüz kırk metre yukarda. Bastım düğmeye ve olabildiğince çabuk gelmesi için dua etmeye başladım.

Ancak o gelene kadar bizim sevişken mıç mıç tim turnikelerden bana doğru ilerlemeye başladı bile birden bütün hevesim kaçtıysada o asansöre bindim. Asansöre binerkende acaba önde durup arkamda rahatça sevişseler mi yoksa ben arkada durayım yapamasınlar ben rahat rahat yukarı ulaşayım mı diye düşündüm ve arkada durmayı seçtim. Ancak hiçte kafamdaki gibi olmayacaktı. Daha asansöre biner binmez çocuk asansörün camdan duvarına yaslandı ve kızda ona yaslanıp sarılıştılar. Yukarı doğru ilerlerken mıç mıçlaşmaya ve sevişgenleşmeye başlarlarken kapılar kapandı. Kafamdaki rahatça yukarı çıkma fikrini hiç yaşamadım değil en azından çokta ileri gitmedilerde yüzde yirmi rahatlıkla yukarı ulaştık kapılar açıldı önce onlar indi önde oldukları için ben o sırada çoktan yürüyen merdivenlere binmeden taktığım kulaklığımda müzik dinlemeye başlamıştım bile.

Asansörden çıktık kız çocuğa dönüp bişeyler söylediyse de ben kulaklık ve sona yakın sesi sayesinde onları duymadım ama göz ucuyla saniyelik vedalaşmalarını izledim. Yarım dudak yarım yanak öpüşmelerini ve vedalarını görmüştüm. Kız çocuğa gideceği yeri eliyle işaret etti bişeyler daha söyledi ve hızla dönüp gideceği yere doğru koşmaya başladı.

O sırada kulaklıklarım ve ben yürüyerek tarihi surun içinden gececektik hava kararınca burası ne etkileyici bir yer oluyor diye düşündüm. Hatta uzun zamandır düşündüğüm klip çekimini burada yapabilirim diyede düşündüm. Hatta burda bir dizi bölümü bile çekilebilir lan diye düşündüm. Sonra surdan geçtim ve günde bi milyon kişinin geçtiğini düşündüğüm o bir kaç yol birleşimi noktadan geçtim. Gideceğim yöne doğru döndüm.

He bu arada hala kafamdan geçen o aptal karamsarlığı bir yandan düşünüyorum ve tamda surdan geçmeden önce o aptal koca sarı ışıklı sokak lambası tam ben altından geçerken sanki içimdeki karamsarlığı hissetmişte beni daha karamsar yapmak istermişcesine söndü. Yukarı doğru bakıp ona bir güzel küfrettim; kulaklıklarım vardı duyuldu mu emin değilim belkide içimden ettim emin de değilim. Sonuçta kafamda çok önemli ve aptal olduğunu düşündüğüm karamsarlık var.

Döndüğüm yol arnavut kaldırımlarından oluşmaktaydı ve oldukçada uzun tarihi bir yol ordan giderken hep aynı şeyi düşündüm neden insanlar bu kadar ayrı şartlarda yaşamak zorunda yada zorunda mı? Bunları düşünürken yerdeki çınar yaprakları dikkatimi çekti. Daha önce hiç farketmemişim bu sokakta çınar ağaçları olduğunu kendimi nasılda günlük heyecanlara kaptırmışım bi kez daha anladım bu sayede.

Yerde duran birazı olmayan çınar yaprağı hafif esen rüzgarla havalanıp diğer tam olan çınar yaprağının yanına uçtu bunlarda olmasa sonbaharın anlamı olmazdı heralde diye düşündüm. Bir yanda o aptal karamsarlık bir yanda sonbaharın güzellikleri yada kışın bilemiyorum sonuçta şuan Aralıktayız ve Aralık kış ayı sayılmakta. Neyse öyle yani çınar yaprakları arnavut kaldırımlarına düşünce güzel bir görüntü enteresan görüntüler oluyormuş onuda bu akşam bir kez daha farkettim.

Varacağım noktaya doğru hızla ilerlerken içimde bir yerlerde de hissetmedim değil tek başıma gidip iki tek atma ihtiyacını uzun zamandır yapmıyorum nede olsa özlemişim. Ancak hiç yeri ve zamanı değil böyle bişey yapmak için.

Geldim gene istemeye istemeye geldiğim kaldığım ama bana sağladığı şartları çok olan minik yuvama. Mutlumuyum yetecek kadar. Hayatın zevkini herşeye rağmen çıkarabilen ender insanlardanım sanırım. Belki çok zengin değilim yada yeterince bile param yok, bir işim yok, geleceğim belirsizliklerle dolu ama şuandan zevk alabiliyorum.

Sanırım bu akşam ki bu yazıyı yazabilmek için söylediğim yalanlardan dolayı bazı insanlardan özür dilemeliyim. Gelirken hissettiğim negatif enerjiyi şuan attım ama bu yazmam sayesinde mi oldu emin değilim. Gene de bu salak hallerimi çektiği için "O"na, gelirken metroda konuştuğum arkadaşıma ve son bir kaç aydır olmak üzere çok yakın arkadaşım diyebileceğim çok uzun zamandır tanıdığım öteki arkadaşıma bir özür borçluyum. Hepsine yatacağımı söyleyip yatmayıp bunu yazdığım için hepsinden özür dilerim.

Unknown

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder